26 Aralık 2023 – Semih YENİGÜL & Serdar BAYBURT
Gökyüzüne olan ilgimiz sadece bir merak değil, aynı zamanda insanlığın sınırlarını zorlama ve keşfetme arzusunun bir ifadesidir. Havacılık, bu arzuyu tatmin etmekle kalmıyor, aynı zamanda teknolojinin rüzgarında şekillenen bir sektör olarak kendini buluyor. Ancak, bu değişim dalgasına ayak uydurmak kolay değil. Bu paradigma değişiminde yaşanan manzara içinde çevresel kaygıların ve havacılık emniyeti odaklı iyileştirmelerin gelişen teknolojiyle bütünleşme çabası içerisinde olduğu görülmektedir. Havacılık endüstrisi yeni ufka ilerlerken, artan talepler ve teknoloji dinamikleriyle birlikte sektörü şekillendirip dönüştürmektedir. Bu bağlamda, bu dönüşümü destekleyen trendleri ve doğrudan karşılanması gereken zorlukları keşfetmek büyük önem taşımaktadır.
Günümüz hava araçları ve bunlara bağlı çalışan sistemlerin; konumlandırma, iletişim ve gözetim altyapılarındaki gelişim, uçuş operasyonları ve prosedür tasarımlarının yeniden ele alınmasını gerekli kılmıştır. Bu yüzden yer-hava arasında daha iyi bir denge oluşturma hedefiyle Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), Annex 14 kapsamında tariflenen Mania Sınırlandırma Yüzeyi (OLS) üzerinde yeniden çalışılmasını ve izin verilebilen değerlerin değerlendirilmesi için birtakım rehberlerin geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yenilikçi bir bakış açısıyla geliştirilen OLS konsepti, havacılık emniyetini güçlendirmeyi, operasyonel verimliliği optimize etmeyi ve geleceğin havacılığına yönelik teknolojik gelişmelerle uyumlu bir temel oluşturmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, Engelsiz Yüzeyler (OFS) ve Engel Değerlendirme Yüzeyleri (OES) olmak üzere iki ana kategoride inceleniyor. OFS, genel olarak uçağın kalkış veya iniş sırasında düzeltici manevra yapabileceği bir alan sağlamayı amaçlıyor. Diğer bir deyişle, uçağın rotasını düzeltmesine ve emniyetini artırmaya yardımcı oluyor. Öte yandan, OES, uçağın yaklaşma veya kalkış sırasında engellere çarpmadan geçebileceği bir alanı temin etmeyi amaçlıyor. Bu şekilde, uçuş sırasında potansiyel riskleri minimize ederek emniyeti sağlamak için tasarlanmış bir strateji sunuyor. Bu iki temel kategori, OLS konseptinin havacılıkta önemli bir dönüşümünü temsil ediyor. Emniyetin yanı sıra operasyonel verimliliği de artıran bu yaklaşım, gelecekteki havacılık sektörü için güvenli ve etkili bir temel oluşturmayı amaçlamaktadır.
Peki konsept değişikliğine giden süreç nasıl şekillenmişti?
Engel sınırlama yüzeyleri (OLS), havaalanlarının yakın çevresindeki binaların, ağaçların, direklerin ve diğer engellerin uçak operasyonlarını tehlikeye atmasını önlemek için belirlenen hayali yüzeylerdir. Bu yüzeyler, özellikle uçakların emniyetli bir şekilde manevra yapabilmesi ve iniş/kalkış sırasında herhangi bir tehlike ile karşılaşmaması için belirlenmiş standartlara göre tasarlanır. Özellikle emniyetli uçuş prosedürlerinin tasarlanabilmesinden, hava araçlarının bu engellerden korunarak uçabilmelerine kadar geniş bir yelpazede önemli bir rol oynamaktadır.
Bu yüzeyler, havaalanlarının tasarımında kritik bir unsurdur çünkü doğru bir şekilde belirlendiklerinde, sadece operasyonel verimliliği artırmakla kalmaz, aynı zamanda çevresel açıdan da duyarlı bir yaklaşımı destekler. Bu nedenle, planlanan değişikliklerin havacılık emniyeti, operasyonel verimlilik ve çevresel ilişki açısından faydalı olması beklenmektedir.
Peki, neden yeni ilave yüzeyler getirilmelidir? Mevcut OLS konseptinin karşılayamadığı bir dizi zorluk ve değişen ihtiyaçlar mı bu yapısal değişikliği tetiklemiştir yoksa hava araçları teknolojisindeki gelişmeler mi?
Mevcut OLS kavramı, ilk olarak 1950’lerde kullanılmaya başlanmıştır, yani yaklaşık 73 yıl önce! 70’lerde ve 80’lerde birkaç değişiklik yapılmış, ancak yüzeylerin çoğu değiştirilmeden bırakılmıştır. Bu süre zarfında, uçak teknolojilerindeki gelişmeler, navigasyon sistemlerinin performanslarındaki artış ve yeni uçuş prosedürlerinin gelişimi gibi faktörler, mevcut OLS’in modern uçak operasyonlarının ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını ortaya çıkarmıştır.
Havacılık emniyeti ve uçuş prosedürü tasarım uzmanları, bu süre zarfında yaşanan gelişmelere ve değişen operasyonel ihtiyaçlara uyum sağlamak amacıyla OLS konseptinde güncellemeler yapılması gerektiğini fark etmişler ve bir takım çalıştay ve konferanslar düzenlenmesine öncülük etmişlerdir. Haritaevi A.Ş olarak kurumumuzun da sponsor olduğu 8-10 Aralık 2021’de gerçekleşen “ICAO/ACI Obstacle Limitation Surfaces Symposium” farklı ülkelerden uzmanların katılımıyla gerçekleşen etkili bir buluşma olmuş, görüş ve önerilerin paylaşıldığı bir platform sağlamıştır. Bu tür etkinlikler, OLS konseptinin evrimine yönelik tartışmaları teşvik etmiş ve güncellemelerin gerekliliğini vurgulamıştır.
ICAO’nun yeni OLS konsepti, sadece bölgesel değil, aynı zamanda uluslararası standartları belirleme amacını da taşımalıdır. Bu nedenle kolektif bir anlayışla sektörün havacılık paydaşları, teknoloji uzmanları, düzenleyici otoriteler ve akademi arasındaki iş birliği ile dünya genelinde bir bütün olarak ele alınarak standartların belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu yeni konsept, hepimizin ortak mirası genel havacılık emniyetini kapsayan bir çerçeve oluşturmayı amaçlamaktadır.
Haritaevi Havacılık ve Mühendislik A.Ş, konseptin uygulamalı etkilerini görmek ve sonuçlarını değerlendirmek adına pilot bir çalışma gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada Türkiye LTBH-Çanakkale Havalimanı üzerinde eski ve yeni konsept OLS tasarımları detaylı bir şekilde ele alınarak sonuçlar raporlanmıştır. Bu kapsamda AIP AD 2.10 Aerodrome Obstacles verileri ve doğal manialar kullanılarak engel ihlal analizleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiş, yeni yüzeylere etkisi analiz edilmiştir. Genel olarak sonuçlara baktığımızda daha çevre dostu ve bölgesel esneklik gösterebilen yeni yüzeyler olduğu söylenebilir. Ancak teknik anlamda kritik bazı değerlerin ilave benzer çalışmalar yapılarak alınan sonuçlara göre son halini alması uluslararası sivil havacılığın gelişimi için önemlidir. Bu kapsamda kamu otoritelerinin yanında tüm paydaşların da sürece dahil edilerek ortak bir rotada ilerlemesi ayrıca değerli olacaktır.
Yapılan çalışmalarda belki de en önemli noktalardan biri de bu değişikliklerin sadece havacılık profesyonellerini değil, aynı zamanda havacılık dışındaki insanları da etkileyecek olmasıdır. Yenilikçi bir OLS konsepti, daha emniyetli ve etkin uçuş operasyonları sağlayarak sivil toplumu da koruma altına alır. Herkes için daha emniyetli bir gökyüzü, daha emniyetli bir dünya anlamına gelir.
ICAO’nun yeni engel sınırlama yüzeyleri konsepti, havacılık sektöründe heyecan uyandıran bir evrimin habercisidir. Modern teknolojiye uyum, uluslararası standartlar ve sivil toplumun güvenliği konularında atılan bu adımlar, havacılık dünyasının geleceğine şekil verecek önemli kilometre taşlarıdır ancak, bu gelişmelerin sadece teorik düzeyde kalmaması gerektiği unutulmamalıdır. Her ne kadar teorik ilerlemeler heyecan verici olsa da gerçek ve etkili bir evrim için teorinin pratikle birleştirilmesi zorunludur. Uygulanmayan veya hayata geçirilemeyen her teorik değişiklik, sadece kâğıt üzerinde var olacak ve havacılığın evrimsel tarihinde unutulmuş bir not olarak kalacaktır. Bu nedenle, havacılık endüstrisindeki gerçek ve etkili bir evrim için teoriyi pratikle birleştirmek, sektördeki yenilikleri ve emniyeti ilerletmek adına hayati bir öneme sahiptir.
Teknolojik gelişim ve dijitalleşme, havacılık endüstrisini yeni ufuklara taşırken aynı zamanda bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Otonom havacılık, bağlantılı uçaklar ve blockchain gibi trendler benimsenirken, operasyonel verimlilik ve havacılık emniyetinin de paralel olarak gelişmesi gerekmektedir. Sektörün tüm bu zorluk ve fırsatları kolektif olarak ele alıp teori ile uygulamanın kusursuz dansını izlemesi hepimizin yararına olacaktır. Gandhi’nin dediği gibi “Gelecek, bugün ne yaptığınıza göre şekillenir” Unutulmamalıdır ki sadece gökyüzüne dair hayallerimizin değil, gerçeklerin de dijital dönüşümüne hazırlıklı olmamız ve doğru adımlar atmamız havacılık endüstrinin geleceğinin en etkili şekilde inşa edilmesini sağlayacaktır.